
Telefon
+90 (242) 314 34 34
Adres
Fener Mah. Tekelioğlu Cad. No:7 Lara Antalya
İdrar Yolu Enfeksiyonu(sistit)
SİSTİT NEDİR?
Sistit, idrar kesesi (mesane)’ nin enfeksiyonudur. Genellikle bir enfeksiyon ajanının idrarda çoğalıp mesane duvarını enfekte etmesi sonucu görülür. idrar yollarının en sık görülen hastalığıdır. Zamanında tedavi edilmezse enfeksiyon yayılabilir ve böbrekleri de etkileyerek pyelonefrite yol açabilir. Böbreklerde kalıcı hasarlar oluşturabilir.
NASIL TANINIR?
Hastalarda çok sık idrara çıkma (pollaküri), idrar yaparken yanma (dizüri) ve sızı (strangüri) acil idrar yapma isteği (urgency), geceleri idrara kalkma (noktüri) vardır. Bazen sızı idrar yaptıktan sonra olur ve birkaç damla kan görülebilir. İdrar kanlı (hematüri) da olabilir. Hastalar genellikle idrarlarının bulanık ve kötü koktuğunu söylerler. Gene birçok hastanın ağrılı cinsel ilişki (disparonea) şikayeti vardır. Karında hassasiyet ve hatta küçük çocuklarda karın ağrısı, bulantı ve kusma da tabloya eşlik edebilir. ATEŞ genellikle YOKTUR.
Sistitin bu klinik belirtileri neredeyse tipiktir ve deneyimli bir ürolog hastanın şikayetlerinden sistit tanısını düşünür.
Sistitte görülen bu belirtiler ayrıca mikrobik olmayan sistitlerde (non bakteriyel sistit) mesane tümörlerinde, mesane ve üreter taşlarında, vulvovajinit denilen kadın dış genital organ iltahaplarında ve erkeklerde ayrıca prostatit ve BPH (iyi huylu prostat büyümesi)'da da görülebilir. Bu nedenle mutlaka dikkatli bir AYIRICI TANI yapılmalıdır.
Tanı için genellikle idrar ve kan tahlilleri, ultrasonografi ve direkt röntgen filmi yeterli olur. Kronik olgularda yukarıdakilere ilaveten damardan ilaç verilerek yapılan röntgen filmleri (ürografi) veya sistoskopik (üretra ve mesanenin gözlenmesi) tetkikler yapılabilir.
İdrarda bol miktarda
lokosit görülmekte (Sistit)
NEDEN SİSTİT KADINLARDA ERKEKLERE GÖRE DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR?
Kadınların idrar kanalları erkeklere oranla oldukça kısadır. Sistiti oluşturan mikrobik ajanlar koli basilleri (Echerchia Coli) genellikle apış arasında bulunurlar ve kadınlarda kolaylıkla kısa idrar kanalından mesaneye ulaşırlar. Cinsel ilişki de bu bulaşmaya katkı sağlar.
NEDEN BAZI KADINLAR SIK SIK SİSTİT GEÇİRİR?
Sistit için bazı risk faktörleri vardır. Bu faktörlere sahip kadınlar sistite yatkındırlar.
Genital hijyenin iyi olmaması, genital pH’nın 4.5 dan fazla olması ,vajinal enfeksiyonlar, gebelikten korunmak için diafram kullanmak, hamilelik, şeker hastalığı olması, kabızlık (konstipasyon ) , sıkı ve sentetik iç çamaşırı giymek, menopoz ve idrar yapmayı erteleme sistit için risk faktörleridir.
SİSTİTTEN KORUNMA YOLLARI
Sistitten korunmak veya en azından sistit ataklarını seyretmek için;
Günde en az 1.5-2 lt sıvı almalısınız. Böylece varsa bakterileri mesanenizden uzaklaştırır veya üremesine engel olabilirsiniz.
İdrarınız geldiğinde bekletmemeli hemen tuvalete gitmeli ve temizliğinizi önden arkaya doğru yapmalısınız.
Özellikle sık sistite yakalanan bir kişi iseniz küvet kullanmamalı duş yapmalısınız.
İlişki öncesi ve sonrası genital bölgenizi mutlaka yıkamalı, ilişki sonrasında hemen idrar yapmalısınız.
Haftada 1 defa genital bölge temizliği için asiditesi ayarlanmış özel şampuanlarla vajinal temizliğinizi yapmalısınız.
Sıkı, dar pantolonlar ve sentetik iç çamaşırları yerine pamuklu çamaşır ve etek giymelisiniz.
SİSTİT BULGULARINDA DOKTORA GİTMELİ MİSİNİZ?
Sistit bulgularınız varsa hemen tavsiye edilen koruyucu önleyici tedbirleri almalısınız. Ancak bunları yapmanıza rağmen 24 saat sonra şikayetlerinizde bir düzelme olmuyorsa sistitin ilerlemesi, böbreklerinize zarar verme ve kronikleşme tehlikeleri taşıyacağından vakit geçirmeden mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.
Hamile iseniz hiç beklemeden doktorunuza gitmelisiniz.
Ayrıca idrarınızda kan varsa, idrarınız bulanık kokulu ise, veya ateş yükselmesi, belinizde ve alt karın bölgenizde ağrı şikayetiniz varsa doktorunuza başvurmalısınız.
SİSTİTLERDE TEDAVİ
Sistitlerin tedavisinde her zaman antibiyotik gerekmese de genellikle antibiyotikler ile tedavi edilir. Sistit çok sık tekrarlamışsa veya kronik sistit varsa tedaviye başlamadan önce idrar kültürü ve antibiyogram için temiz koşullarda idrar alınır ve kültür sonucunda üreyen bakteri ve etkili antibiyotik tespit edilinceye kadar antibiyotik kullanılır, kültür sonucunda kullanılan antibiyotik etkisiz ise etkili antibiyotik ile degistirilir. İlaveten antikolinerjikler, sıcak oturma banyoları, üriner analjezikler tedaviye ilave edilebilir.
KRONİK BAKTERİYEL SİSTİT
1 yıl içinde 3 veya daha fazla sayıda tekrarlayan, arada asemptomatik bakteriüri devreleri gösteren mesane enfeksiyonudur.
Ayırıcı tanısında; tüberküloz sistiti, radyasyon sistiti ve erkeklerde kronik prostatitler önemlidir.
Tedavisinde; Antibioterapi + idrarın asitleştirilmesi (asidifikasyonu) + uzun dönem baskılayıcı (supresyon) antibiotik tedavisi özellikle nitofurantoin / TMP-SMZ içeren ilaçlarla yapılmalıdır.
NON BAKTERİYEL SİSTİT
Klinik olarak sistit tablosu gösteren ancak kültürde bakteri üretilemeyen durumları ifade eder.
a. Allerjik sistitler
b. Gardnerella – Üreoplasma – Candida veya Herpes simplex ile olan enfeksiyonlar
c. Radyasyon sistiti veya kimyasal sistitler (cyclofosfamid)
İNTERSTİSYEL SİSTİT (IC)
İnterstitiel sistit nedeni tam olarak bilinmeyen, kesin tedavisi olmayan, antibiotik tedavisinin yetersiz kaldığı ve genelde idrar analizlerinde herhangi bir bozukluk görülmeyen, mesanenin non bakteriyel (mikrobik olmayan) inflamatuar bir hastalığıdır.
Tanı koydurucu objektif bir semptom, bulgu ya da inceleme yöntemi mevcut değildir. Hastalar devamlı sık idrara çıkma, acil idrar etme isteği, mesane kapasitesinin azalması ve mesane ağrısından yakınırlar. Bu şikayetlerle gittikleri hekimlerin çoğu da hadiseyi psikosomatik olarak yorumlar.
Nedeni tam olarak belli olmamakla birlikte değişik faktörlere bağlı olarak mesane duvarının verdiği inflamatuar bir cevap olarak kabul edilmektedir. Mesane mukozasında bulunan glikozaminoglikan (GAG) tabakasındaki hasar sonucu mukozadan içeri sızan idrarın yaptığı bir reaksiyon olarak düşünülmektedir. Bazı alerjik etmenler, mikoplazma enfeksiyonları, laktobasilus enfeksiyonları ve bazı mekanik uyarılar da etmenler arasında sayılmaktadır.
Son yıllarda IC'li hastalar iki gruba ayrılmaktadır.
1. Klasik – ülseratif tip (tüm hastaların % 15 kadarı)
2. Non ülseratif tip
Genel olarak hastaların % 90'ı kadın olup, % 10 kadar erkekte semptomlar genellikle prostatit ile beraberlik göstermektedir.
İntersitiel sistitten şüphelenmek için hastada standart tanı ve tedavi seçenekleriyle başarılı olunamamış;
pelvik ağrı
acil işeme isteği
sık sık idrara gitme
idrar tahlillerinde genellikle enfeksiyonun bulunamaması
mesane kapasitesinde ciddi azalma
mesane doldukça ağrının perine ve rektuma vurması
zaman zaman kanlı idrar yapma
idrar yaptıktan sonrada vajenin içinde ağrı hissedilmesi
TANI
Genellikle şüphe duymak en önemli tanı aşamasıdır !!!
Rutin yapılan tetkikler genellikle tanıya götürmez. Hastaların çoğunda da muhtelif hekim ve hastanelerde yapılmış birçok idrar tahlili idrar kültürü, üriner sistem ultrasonografileri, tomografiler ve MRI tetkikleri vardır. Bunların hiçbirinde belirgin bir patoloji yoktur.
Bu durumda tanıda faydalı olabilecek yöntem % 100 etkin olmasa da SİSTOSKOPİ ve BİOPSİ ALINMASI'dır. Burada nadir de olsa görülebilen Hunner Ülseri'ne rastlanması tanıya götürür. Görülmesi şart değildir. Keza mast hücrelerinde artış da % 100 spesifik olmasa da ihtimali düşündürtmelidir.
TEDAVİ
Amacın semptomları azaltmak olduğunu kesin tedavinin henüz bulunamadığını hastalara iyice izah etmek gerekir. !!!>
Tedavi hastaya özeldir. Tüm hastalara etkin tek bir tedavi yöntemi yoktur. Mesane içine uygulanacak sıvılar, mesane distansiyonu (genişletilmesi), ağızdan alınabilecek ilaçlar, laser tedavileri, nöromodülasyon ve en son çare olarakda açık cerrahi yöntemler seçenekler içerisindedir.
Medikal tedaviye ek olarak diet destekleri çok faydalıdır. Asidik yiyecek ve içecekler, ekşi meyvalar ve meyva suları, kafeinli içecekler, acılı ve baharatlı gıdalardan hastalar olabildiğince uzak durmalıdırlar.
Ağızdan alınabilecek tedaviler içinde en çok polüler olanlar "pentosan polisülfatlar (ELMİRON) ve trisiklik antidepresanlar"dır. Bu ajanların en az 6 ay birlikte veya ayrı ayrı kullanılmalarında fayda vardır. Mantık hasarlı mesane tabakasının onarılması ve genişlemesine yardımcı olmaktır.
Mesane içine verilecek ilaçlar içinde en polüler olanları "dimetilsülfoxid (DMSO), hyaluronic asid, chlorpactin ve lidocain" dir. Bunlarda seanslar halinde anastezili veya anestezisiz uygulanabilir. Keza bunları ELEKTROMOTİV İLAÇ VERME PROSEDÜRLERİYLE (EMDA) vermekte etkiliği arttırmak açısından fayda vardır.
Buraya kadar olan yöntemlerin en az 6 ay – 12 ay uygulanmasında başarı elde edilmemiş vakalarda ise "nöromodülasyon – mesane genişletme seansları – laser tedavileri – cerrahi tedaviler (mesanenin büyütülmesi veya mesanenin çıkartılması)" uygulanmaktadır.
SONUÇ OLARAK İNTERSİTSYEL SİSTİT TANISI ALAN BİR HASTANIN ÖNÜNDE UZUN VE MEŞAKKATLİ BİR YOL OLDUĞUNU HASTADA HEKİMDE BİLMELİDİR!
RADYASYON SİSTİTİ
Işın tedavisi (radyoterapi) sırasında görülebileceği gibi tedavi sonrasındaki yıllarda bile görülebilir. Radyasyonun etkisiyle oluşan doku iskemisi ve damar harabiyetine bağlı doku bütünlüğü bozulur ve mesanenin en iç tabakası olan mukoza yer yer dökülür.
Hastalarda pollaküri – dizüri – hematüri, mesanenin kapasitesinin azalması ve elastikiyetinin azalmasına bağlı urgency ve urgency inkontinans görülür.
Kesin Tanı: sistoskopi ile konur.
Tedavi: Semptomatiktir (sadece şikayetleri gidermeye yöneliktir). Şiddetli kanamalarda mesane içine formalin veya gümüş nitrat solüsyonları verilerek mesane yıkanır (irigasyon) veya koterizasyon yeterli olur. Tedaviye dirençli durumlarda bazı cerrahi teknikler ve veya hiperbarik oksijen tedavisi kullanılabilir.
KİMYASAL SİSTİT
En belirgin örneği siklofosfamid adlı kemoterapötiğe (kanser tedavisinde kullanılan maddeler) bağlı gelişen sistittir. En önemli semptom kanamadır. Siklofosfamidin kendisi mesane mukozasına zehirli (toksik) olmayıp karaciğerdeki metaboliti olan acrolein problem yaratır.
Tedavide etken ajanın kullanımının durdurulması ve semptomatik tedavi uygulanır.